İSKENDER PALA VE EDEBIYATÇI GENÇLER YUNUS EMRE ENSTITÜSÜ’N BULUŞTU

Türk Edebiyatı Yaz Okulu tüm hızıyla sürüyor

 

İskender Pala ve edebiyatçı gençler Yunus Emre Enstitüsü çatısı altında buluştu

 

Türk edebiyatının daha yakından tanınması amacıyla Türk Edebiyatı Yaz Okulu faaliyeti düzenleyen Yunus Emre Enstitüsü, dünyanın farklı coğrafyalarından gelen öğrencileri yazar ve divan edebiyatı araştırmacısı Prof. Dr. İskender Pala ile bir araya getirdi.

 

Yunus Emre Enstitüsü tarafından Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müzesi Kütüphanesi’nde düzenlenen oturumda öğrenciler, Türkçe şiir kapsamında gazel, koşma ve ilahiler üzerine yazarla sohbet edip engin tecrübesinden istifade etti.

 

Dünyanın dört bir yanından gençleri Türk Edebiyatı Yaz Okulu kapsamında İstanbul’da bir araya getiren Yunus Emre Enstitüsü, öğrencileri edebiyatımızın en önemli yazar ve araştırmacılarından Prof. Dr. İskender Pala ile buluşturdu.

Alay Köşkü olarak da bilinen Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müzesi Kütüphanesi’nde gerçekleşen söyleşide, Türk şiirinin gazel, koşma ve ilahi örnekleri üzerinden divan, halk ve tekke katmanları incelendi.

Divan şiirinin halktan uzak bir yapısı yoktur

Türk şiirindeki katmanları öğrencilere oldukça öğretici tanımlarla alatan Prof. Dr. İskender Pala, bu katmanlara dair: “Divan şiiri bir has bahçedir, özenilmiştir. Ama halktan uzak diye zannedilen bir yapısı yoktur. Aynı konu çeşitli katmanlarda karşılık bulabiliyor. Has bahçede yetişen gül gazeldir. Kırlarda yetişen gül koşmadır. Kırlardan has bahçeye ya da has bahçeden kırlara gitmek üzere ehlileştirilen gül de ilahidir. Has bahçedeki bilgidir, birikimdir. Kırdaki vergidir, kabiliyettir; ama ortadaki irfandır, ikisinin birleşmesidir.” ifadesini kullandı. Pala ayrıca genel inanışın aksine divan şiirinin halktan uzak bir yapısı olmadığını vurguladı ve ‘ezel’ kavramını konu edinen üç katmandan üç örneği öğrencilerle birlikte inceledi.

Aydın olmanın sorumlulukları var

Öğrencilerden gelen entelektüellik ile alakalı bir soru üzerine ünlü yazar, aydın olmanın getirdiği sorumluluklar olduğunu belirtti. Pala, konuyla ilgili: “Entellektüel olmanın, münevver olmanın, aydın olmanın bir sorumluluğu vardır. Yaptığınız işlerle, ortaya koyduğunuz eserlerle uyuyanları uyandırabiliyorsanız görevinizi yapıyorsunuz demektir.

Sanat sanat içindir görüşüne katılmıyorum. Sanat toplum içindir ve ortaya konan her eserin topluma bir yansıması olmalıdır.” görüşünü paylaştı.

On sekiz bin kelime ile yazan Fuzuli’yi bin sekiz yüz kelimeyle anlamak zor

Geçmiş yüzyıllarda kaleme alınan eserleri insanların günümüzde okumakta zorlanması konusuyla ilgili Prof. Dr İskender Pala, Fuzuli’nin ‘Leyla ile Mecnun’ ve William Shakespeare’in ‘Romeo ve Julliet’ eserleri üzerinden günümüzde daha dar bir kelime haznesiyle yaşamımızı sürdürdüğümüze vurgu yaptı. Pala, sözlerinin devamında öğrenmek için zaman, emek ve para harcamak gerektiğini; ancak bugün insanların bunları eğlence için harcadığını söylerken; eğlencenin en asil şeklinin edebiyat, roman ve şiir olduğunu ifade etti. “Öğrenmek için kimse emek, zaman, para harcamıyor. Ama eğlenmek için harcıyorlar. O zaman biz de öğrenmeyi bir eğlence formatında sunmalıyız. Benim romanlarımı okuyan biri son sayfayı okuduğunda eğlenmiş olur; ama en az bir meselesini halletmiş de olur.”

Yazar Öğretmenim Dergisi

Öğretmenim Dergisi

Diğer Haber

Tertemiz Yarınlar Okullardan Başlar Projesi “İyi Uygulamalar Yarışması”nda ödül heyecanı!

Millî Eğitim Bakanlığı ve OPET iş birliğiyle yürütülen Tertemiz Yarınlar Okullardan Başlar Projesi kapsamında yapılan …