TÜRKİYE’NİN GENÇLERİ KİME EMANET ?

Türkiye’nin dindar ve muhafazakar 92 sivil toplum kuruluşunun gençlik komisyonları olarak faaliyete başlayan ve kuruluş amacı ‘Genç nesillerin geleceğini kendisine dert edinerek gençliğin geleceğini inşa etmeye çalışan, gençliğin içinde bulunduğu sosyal ve psikolojik problemleri aşmasına yardımcı olmayı arzulayan ve bu doğrultuda gençlik ile alakalı çalışmalar yapan yapıların; kurumsal kapasite gelişimlerini öncelemek ve onların sahada daha nitelikli işler ortaya koymaları için yine kendi içinde birikimi olan kardeş kuruluşlardan istifade etmek’ olan Türkiye Gençlik STK’ları Platformu önemli ve biraz da acı gerçekleri önümüze koyan bir çalışmaya imza attı.

3 Kasım 2018 tarihinde İstanbul’da, Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kongre Merkezinde düzenlenen ‘Gençlik Ve Sosyal Girişimcilik’ ödüllerinin verildiği zirvenin açılış konuşmasını yapan TGSP Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Terzi kısa adı TGSP olan Türkiye Gençlik  Sivil Toplum Platformu’nun kuruluş amacını ve neden Türkiye Gençlik Zirvesini düzenlediklerinden anlattı. Gençlik ve spor bakanı Mehmet Kasapoğlu’ da yaptığı konuşmada Gençlere ve geleceğe inandığını, gençlerin gönüllere dokunmanın öneminden söz ederek gençlerimizin hazcı, bireyselci olmadıklarını söyledi.

Program biraz geç başlamış olsa da yapılan konuşmalar, açıklanan rapor ve paylaşımlar zirveyi izlenir hale getirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan zirvede yaptığı konuşmada gençliğin sorunlarına, hükümet olarak gençler için neler düşündüklerine değinerek şunları söyledi:

‘…Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulların birisinde gençlerle ilgili alt bir kurul oluşturulmasını gündemimize alabiliriz. Buradan bu müjdeyi de gençlerimize veriyoruz. Devletin de toplumun da asli görevi gençleri tanımlamaktan ziyade anlamaya çalışmaktır. Gençlerle sürekli yüz yüze görüşmemiz, konuşmamız şart. Gençlerle buluşmaya hep önem verdim, vermeye de devam ediyorum. Gençlerin endişelerini ortadan kaldıracak politikalar geliştirmek bizim en önemli politikalarımızdan biridir. Gençlerimize yönelik çalışmalarımızın, dünya dönüşürken sabit kalması düşünülemez. Her şeyin öncelikli muhatabının öncelikle gençler olduğu ortada. Gençlerin hızına ayak uyduramazsak geride kalmaya mahkum oluruz. Gençlerimizin kaygılarını tespit edemezsek, yol göstericilik görevini yerine getiremeyiz. Gençlerin gerisinde kalan değil, onlara rota çizen bir anlayışla yürümeliyiz. Hepimizin ortak sorumluluğu, gençlerimizin, terör, uyuşturucu ve nihilizm tuzağına düşmeyecekleri bir hayatı hazırlamaktır. Gençlerin önündeki engelleri kaldırmanın çabası içinde olacağız. Gençlerin hayal dünyasını yasaklarla kısıtlamayı değil, alabildiğine genişletmeyi savunuyoruz. Gençlerin büyüklere emir vereceği bir anlayışla hareket etmemiz gerekir. Gençlere hedef göstermek gerekir. Geçmişe göre gençler daha iyi bir yerde. Gençlerin önünü daha çok demokrasi ve daha çok yatırım ile açacağız. Andımız metni ezanı yasaklayan bir zihniyetin ürünüdür. Bizim andımız istiklal marşı metnidir. Türküm ancak Türkçü değilim. İslam ırkçılığı red ediyor. Geçmişi bilmek gerekir. Gençlerin destek vermediği, yer almadığı çalışmalar başarıya ulaşamaz. Gençlere inanıyorum. Gençlerin omuz verdikleri bu dava öksüz kalmayacaktır. Çanakkale ruhuna, özgürlüklere sahip çıkmak gerekir…’

Öncelikle şunu belirteyim ki salonda yapılan konuşmalar ile raporda yer alan sonuçlar birbiriyle uyumlu değil. Çünkü raporda yer alan sonuçlara baktığımızda bazı hükümet yetkililerinin ve gençler adına söz söylemeye çalışan bazı kişilerin gençlerin tam olarak nerede olduklarını anlamadıklarını düşünüyorum. Bunun en yakın örneği 4 Mart 2018 tarihinde Konya’da ‘Gençlik ve İnanç’ başlığıyla düzenlenen bir çalıştayda İmam Hatip Okullarındaki öğrenciler arasında da bazı zararlı cereyanların olduğuna dair açıklamalara çok sert tepki gösterilmiş olmasıydı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz bundan dolayı zor durumda kalmıştı. Elbette gençlerimiz 15 Temmuz Hain Darbe Girişimine karşı ciddi bir tepki gösterdiler. Gençliğin gösterdiği bu fedakarlık çok önemlidir. Ancak 82 milyonluk bir ülkenin tüm gençleri hesaba katıldığında gençlere ulaşmada bazı sorunların yaşandığı görülecektir. Bu rapora bakıldığı zaman gençlerimizin genel anlamda mutsuz, öz değerlerinden uzaklaşma eğiliminde oldukları görülmektedir.

Zirveye dair bazı notları paylaşmaya çalışacağım.  Ancak gençlik adına kararların alındığı Sivil toplum kuruluşları gençlerin ilgisini yeterince çekmiyor. Gençlik buluşmasında bile her yerde görünen bazı insanların bu tür programlarda hemen öne çıkmaları sonuç alamaya engel olacaktır. Gençler adına büyüklerin karar vermesi, onlara çerçeve çizmesi sonuç almayı engelleyecektir.

Dindar ve muhafazakar olarak bilinen insanların çocuklarının merak ettikleri, takip ettikleri dikkate alındığında gençlerin kendilerine ait bir dünyalarının olduğu görülecektir. Doğrusunu söylemek gerekirse zirveyi düzenleyenlerin gençler olduğunu dikkate aldığımızda zirvenin daha heyecanlı ve daha coşkulu olacağını bekliyordum. Elbette zirvede mehter marşı olmalıydı demiyorum. Ancak her STK’nın gençlerini, bayraklarını, stantlarını orada görmek isterdim. Zirvenin tamamını hemen platformun sitesine eklenmesi gerekir. Her ayrıntının web sitesinde yer almasında fayda vardır. Sivil toplumun gençler olduğunu dikkate alarak, yaklaşık 8000 gençle yapılan araştırma sonucu hazırlanan bu rapor karar vericilere ve politika yapıcılara yol gösterici olursa ne ala. Gençlik Ve Spor Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, YÖK gibi kuruluşların bu raporu iyi okumaları gerekir. Zirvenin her yıl bir tema ile yapılması ve ödüllerin de devam etmesi sağlanmalıdır. Ancak işe yaramayan ve vakit kaybına neden olan, birbirinin kopyası olan projelerden uzak özgün projelere ev sahipliği yapmalı.  Stk’lar da bu şekilde bir tabela kuruluşu olmaktan kurtulmuş olurlar.

Dev bütçelere, personel, uzman ve insan kaynağına sahip ilgili bakanlıkların milletimize karşı görevini yapması ve sivil toplum kuruluşlarına öncülük yapması gerekirken bu rapor gösteriyor ki ilgili bakanlıklar üzerine düşeni yapmamış. Halbuki bakanlıkların sivil toplum kuruluşlarına yol göstermek ve ufuk kazandırmak için sahada olmaları gerekir. Yol göstermek sadece yapılan projelerle sınırlı olmamalı. Ak Parti iktidarının bunu daha iyi görmesi gerekir.

Gençlerin siyasi duruşu, değer yargıları, cinsiyet, gelecek, eğitim, iş hayatı, kariyer, mutluluk, yaşam, tatminlik, etnik tercih, mensubiyet gibi başlıklar altında yer alan sonuçların iyi analiz edilmesi gerekir. Gençlerin birkaç yıl öncesine kadar daha karamsar olduklarını, yabancı şirketlere, dış ülkelere daha fazla güven duymaları üzücü bir durumdur. Rapor yayınlamak da yeterli değil. Salondaki konuşmacılar iyimser olsa da gençlerin: yerli şirket yerine yabancı şirketlerde çalışmak istiyorum, gelecek kaygısı taşıyorum, mutsuzum diyenlerin çok olması, dini bir hassasiyetim yok diyen kesimin yüzde 14 gibi bir rakam olması ciddi bir durum olarak görülmeli. Beş yıl öncesine göre daha mutsuzum diyen bu gençlere dokunmak lazım. Bu raporun sonuçları iyi okunmalı. Aksi halde karar alıcıların ve politika yapıcılarının aldıkları kararlar ve çözümler sonuçsuz olur.

Ailesinden, arkadaşlarından ziyade ‘sosyal medyayı kullandığım için daha çok mutluyum’ diyen gençlerimiz var. Bu zirvede ve raporun açıklandığı anda Milli Eğitim Bakanı ve uzmanları, Kültür Bakanı ve uzmanları, Aile Bakanı ve uzmanları, Diyanet İşleri Başkanı ve uzmanları…bu raporu iyi okumalı. Bu rapor çok şey söylüyor. İş işten geçmeden yapılması gerekenler var.

Raporun söyledikleri ile siyasetçilerin, gençlerle iç içe olmayan, yüksek mevkilerde olanların söyledikleri arasında farklar var. Gençleri, geleceği, aileyi, değerleri önemsiyoruz demek yetmez. Bu raporu faaliyet alanı gençlik, eğitim ve kültür olan resmi ve sivil tüm kurum yetkililerinin okuması, gençlerin memnun olmadıkları, riskli, tehlike arz eden noktaları tespit ederek buna göre bir yol haritası çizmeleri gerekir. Bir olay olunca olay yerine olay incelme ekibini göndermek yetmez. Olay olmadan önleyici hizmet ekiplerini, gönüllüleri, görevlileri harekete geçirmek gerekir.  Gençlere yönelik çalışmaların sadece salon toplantılarına indirgenmesi çözüm değildir. Ne yazık ki emek isteyen, uzun soluklu çalışmalar yapmak yerine birçok STK asli işlerini bırakıp başka işlerle uğraştı. Sonuç böyle oldu. Çünkü gençler adalet, liyakat, güven, samimiyet, ehliyet, emanet, adanmışlık denildiğinde bu kadim değerleri temsil eden örnek alacak şahsiyetleri göremeyince kılavuzsuz kaldı. Öne çıkmak isteyenler ise var olan birikimi değerlendiremediler.

Bugüne kadar gençlik ve kadim değerlerimiz konulu birçok seminere katılan, katıldığı her ortamda gençlerin ihmal edildiğini söyleyen biri olarak tekrar etmek isterim ki bu rapor herkese ciddi mesajlar veriyor. Tozpembe tablolar çizmek, salonlarda temenni konuşmaları yapmak, gerçek hayatta karşılığı olmayan önerilerde bulunmak, bu işleri sadece hükumete havale etmek, sınırlı sayıda gençlere barınma yerleri hazırlamakla gençlik için görevimizi yapmış olmayız. Bunlar da gereklidir. Ancak gençlere dokunmak gerekir. Gençlere bu ülkenin, bu coğrafyanın bu ümmetin değerleri, hazineleri,  nimetleri ve emanetleri olarak bakmak gerekir. Bu işi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hatırlatması üzerine başlamak ise meseleyi anlamamak demektir. Aksi halde Ba’de Harabül Basra ve Bağdat’tan sonra hiçbir şeyin anlamı kalmayacaktır. Bu fotoğrafı doğru okumalı. Bizden söylemesi.

 

Mahmut Balcı

07.11.2018

Yazar Öğretmenim Dergisi

Öğretmenim Dergisi

Diğer Haber

DİKKAT ÇEKEN MEDYA ARAŞTIRMASI

“Çocukların Yeni Medya Kullanımı ve Siber Zorbalık Araştırması” verilerini Radyo ve Televizyon Üst Kurulu kamuoyuna …