GENÇLERİ ANLAMAK

Biyolojik, psikolojik, kültürel ve toplumsal özellikleriyle çocuklukla yetişkinliği birbirine bağlayan bir köprü olarak değerlendirilebilecek bir dönem olarak“gençlik” çok boyutlu bir dönem olmanın güçlüklerini kapsamaktadır.
Gençlik dönemi ana-babaya bağımlılıktan bağlılığa, topluma aktif, üretken sorumlu bir birey olarak katılımı ifade eder, gencin içinde bulunduğu topluma sorumlu ve aktif bir birey olarak katılımı kolayca gerçekleşebilecek bir süreç değildir. Sosyal olgunluğa erişmek olarak ele aldığımız bu dönem içindeki gencin üç önemli boyutu olan bağımsızlık, kimlik ve cinsel kimliğe uygun olan davranışları kazanarak topluma üretken bir birey olarak katılabilmeyi başarabilmesi oldukça önemlidir.

Coşkulu atılgan ve çalkantılı bir dönem olarak gençlik hayallerin, tutkuların ve ideallerin filizlendiği sıkı arkadaşlıkların yaşandığı, yeniliğin ileriye doğru atılımların yapıldığı kendini kanıtlama ve kendi kimliğini bulma çabalarının yoğunlaştığı bir dönemdir.

Türk gençliğinin bağımsızlığını kazanma sırasında otorite figürleri (anne-baba-öğretmen vb.) ile direniş içine girmesinin doğal yanları olduğu daha önce belirtildi. Gençler kişiliğini ispatlamayı olumlu yollardan gerçekleştiremezse olumsuz yollara da başvurabilir, kendi kararlarını kendi kendine vermek yerine, ebeveynlerin isteklerini yapmak, bir çocuk gibi ebeveyne tabii ve bağımlı kalmak, onun bir uzantısı gibi algılanmak olacağından otorite ile ayrı bir birey olduğunu vurgulamak için çatışmaya girebilir. Gencin bu yöndeki çatışmalarının cinsel olgunluğa girildikten sonra azalacağının göz önünde bulundurulması gerekir. Bu gerçek hem gençler, hem de yetişkinler tarafından göz önünde tutulmalıdır. Onları anlama, kendimizi anlatma ve anlaşmaya ulaşma oldukça zor ama anlamlı bir çabadır. Onları anlamadan, kendi kafamızdaki gerçekleri ve doğruları anlatmaya kalkışmak anlaşmayı ortadan kaldırabilir ya da tek taraflı olarak mesaj verilmesine neden olur. Oysa içinde bulunduğumuz şartlar, yetişkinlerin tecrübe ve bildiklerinin, gençlerin eylemde bulunma arzu ve hevesleriyle birleşmesini gerektirmektedir. Gençlik döneminin sonunda, kendi problemlerini, ülkenin problemlerini ele almada ve çözüm sağlamada daha etkin ve olgun bir tarz edinen gençlerimize güvenerek onlarla anlaşma zeminlerinin devam ettirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bireysel kimliğini, meslekî kimliğini, cinsel kimliğini geliştirirken sorulan Ben kimim? Ne olacağım? sorularına verilecek cevaplarda, gençlere güvenen, destek sağlayan yetişkinlerin olması, toplum olarak hepimizin kazancını sağlayacaktır.

Bu dönemde karşımızda tedirgin, güç beğenen, çabuk tepki gösteren bir genç vardır. Duyguları hızlı iniş çıkışlar gösterir. Çabuk sevinir, büyüklerin deyimiyle uçarıdır, haylaz ve gözü karadır. Çabuk sinirlenip, olur olmadık her şeyi sorun yapar. Tepkileri önceden kestiremez olur. Çalışma düzeni bozulmuştur, istekleri artmıştır. Kendine tanınan hakları yetersiz bulur. Evdeki kuralların çokluğundan ve sıklığından yakınır. Genç bu dönemde anne ve babanın uyarılarına birden tepki gösterir, hep karşı yanıtlar verir. Sürekli bir gidiş-geliş içindedir. Evde pek durmak istemez, dönüş saatlerine aldırmaz, yemeğe geç kalır, dağınık ve savruk olur, ilgileri artmış, gel geç hevesleri çoğalmıştır. Süs ve giyime, müziğe, spora ilgisi artmıştır. Genç kız ayna karşısında saatler geçirir bir sivilcesi için gün boyu uğraşır. Genç erkek boyasız ayakkabısına bakmaksızın günün modasına uyar, saçını uzatır. Zayıflık, şişmanlık, uzun veya kısa boy, yüz hatlarının düzgün olup olmayışı sorun olmaya başlar. Gizliliğe önem verir, odasına kapanır, kapısını kilitli tutmak ister, şiirler öyküler yazar, uzun düşler kurar. Toplumsal olaylara ilgisi artar. Anne ve babasına aykırı fikirleri ileri sürmek, onları eleştirmek fırsatını kaçırmaz. Genç bu tür davranışları sürdürmekten özel bir tat alır gibidir. Kendi kendisiyle ve çevresiyle sürekli bir etkileşim ve savaş içinde görünür. Gençliğe yönelik umutları bu dinamik etkileşimi ve savaşma azmi vermektedir. Ancak bu noktada, kritik bazı durumların da ortaya çıkması söz konusudur. Söz gelimi gençler ana-babalarının otoritesinden kurtulup bağımsızlık kazanmak isterken ve dışındaki farklı arkadaş gruplarının ve tepkisel hareketlerin içinde eylemci olabilir. Gençlerin duygu ve davranışlarındaki çelişkiler dönem özellikler itibariyle tabii karşılanabilir.

Bu dönemi bazı gençlerin daha sakin, bazılarının da daha gürültülü geçirmesi mümkündür. Eğitimciler, ana-babalar olarak gençlerin bu gelişim dinamiklerini çok iyi kavramak ve onları anlamak sorumluluğumuz olduğunun bilincindeyiz. Ancak zaman zaman onlarla arkadaş olalım derken bizden bekledikleri etkili ebeveynlik ve eğitimciliğin gereği yerine getirememiş olabiliriz. “Ben ondan daha çok tecrübeliyim” diyerek de gereksiz sürtüşme ve çatışma alanları yaratmış olabiliriz. Her şeyden önce her birey, her genç kendine has bireysel özellikler ve kapasitesi ile varlığını devam ettirmek ve içinde yaşadığı topluma katkıda bulunmak ister.

Yetişkinlerin, gençlerin bireysel sınırlarına müdahale etmeden onların kendilerini gerçekleştirme imkânı yaratmalarından Türk toplumu kazançlı çıkacaktır. Kendi bireysel kimliğine saygı duyan, kendine güvenen bir gencin, biz yetişkinlerin uzantısı olmadan da yapabileceklerine güvenmek ve inanmak ihtiyacındayız.

 

Yazar Öğretmenim Dergisi

Öğretmenim Dergisi

Diğer Haber

ATATÜRK DÖNEMİNDE ÇOCUK SAĞLIĞI

Askeri mücadelenin kazanılmasının ardından başlayan Türk Devrimi ile beraber devlet ve toplum hayatında büyük değişimler …